26 Ağustos 2010 Perşembe

annem..



Bak gidiyorum işte annem
Hani hayatta olmazsa yaşayamam dedikleri vardır ya insanın
Benim bitane var işte
"Öyle kimseye körü körüne bağlanmicaksın" ile olmuyor bazı şeyler
bu başka bir şey
zaten böyle konuşanlarda hep yalancıdır anne
ben biliyorum en başta kendimden biliyorum
ne olucak bizim halimiz böyle?
Ne kadar çabuk geçti zaman
Ne kadar az,ne kadar yapmacıktan yaşandı bunca şey
Zaman boşa mı geçti anne
Eğer biraz daha vaktimiz olsaydı yine oturur zamanın kıymetini bilir miydik senle
Anlatamıyorum anne
Boğazım düğümleniyor,sanki bütün zaman gençlik bunalımlarımla geçti
Beni kucağına aldığın kaç zaman önceydi ki
Daha dün şunun şurasında
İlk sevdalarımı sen dinledin anne
Yalanlarımı sen okudun gözlerimden
İçim cız etti her hatamı söyleyemedim sana..
Özür dilerim..
Seni babamdan daha çok sevdim
o bilmedi..bilmesin anne
Sen olmasan ölürdüm anne
bunu en iyi sen biliyorsun zaten
Hiç utanmadım senden diğer çocuklar gibi
gurur duydum "benim annem" diye
Benim annemin gülümsemeleri başkaydı
Nadirdi..
Sürekli gülmezdi o..
Ama bir güldüğünde yüreğim eski çocukluğuna kavuşurdu sanki
Hep yüreğinde ince bir sızı vardı ..bilirdim gözlerinde arardım bazen..
Sen üzülme diye duygusuz gibi davranırdım
Ama bilirdim
Üzülürdün anne..
Hep katlandı o yüreğin benim için her şeye
Ben ne yapıyorum şimdi?
Gidiyorum..bu kadar basit mi:
Senin için gidiyorum anne..ikimiz için..
Elimde olsa her şeyi en baştan yaşar mıydık seninle
Başka bir dünya seçer miydik
Birlikte sabahladığımız apartman köşelerinde ağlayacağımıza
Sıcacık evimizde sarılır mıydık birbirimize başka mutluluklarla
Şimdi getiremiyorum geçen 1 dakikayı
Gitmeme,gitmemize biraz daha yaklaşıyorum anne
Seni şimdiden çok özlüyorum..

“Sevgili anneme…”

BaHaR....

4 Ağustos 2010 Çarşamba

Tarlabaşı’nda kayıp bir hayat..ben ve gizli gülümsemeler..


Meliha Teyzemin ısrarı üzerine annemle yolumuz yine bu karanlık görünen renkli semte düşmüştü..Burası artık bana eskisi gibi soğuk,korkunç ve dayanılmaz gelmiyordu.Meliha Teyzem eskisi gibi bizi mahallenin girişinde karşılamadı.Babamda eskisi gibi gelip bırakmadı bizi mahallenin girişine kadar.Çünkü alışmıştık buraya,eve doğru ilerlerken birkaç roman kadın tanıdı ve ayak üstü konuşmaya çalıştı bizimle.Sanki daha önceden bizi çok iyi tanırlarmışçasına sohbete daldılar.Meliha Teyzem cumbalı balkonundan göğüslerinin yarısı sarkmış bir şekilde eğilmiş ,o cazgır sesiyle (ki her zaman böyle değildir) bizi çağırdı yukarıya ..eğer o seslenmemiş olsaydı ,belki de hala bu üç roman kadınla konuşuyor olacaktık..annem ve ben insanları reddetmesini bilmiyorduk nedense..halbuki burası tam yeriydi yapmadıklarımızı yapmanın..insanlara “hayır” diyebilmeyi mecbur kılacak bir hayata sahipti burası..

Meliha Teyzem o kadar çok mutlu oldu ki bizi görünce..sanki aylardır bizi görmüyormuşçasına sarıldı,özlemini bir anda giderdi sanki o sarılma anında..Birkaç saat sonra annemle uzun sohbete daldılar ve ben kendimi cumbalı balkonun demirlerine sarılırken buldum.Bambaşka bir hayat vardı burada ,her gelişimde daha çok keşfediyor daha çok tanıyordum..Her gelişimde yeni yeni insanlar ,hayatlar,aşklar tanıyordum burada..mahallenin yaramaz çocukları akşama kadar top oynuyorlardı.Bazen aralarında büyük kavgalar çıkıyordu ama büyükler devreye girince konu kapanıyordu.Bazen büyükler bile çatışıyorlardı birbirleriyle..Hele ki bir Roman ile Kürt kavgasına denk geldiniz mi işte o zaman mahalle yerinden oynuyordu..Mahallenin sonuna doğru köşeyi dönerken saat başı hep mahallenin diğer insanlarına nazaran özel giyimli birkaç genç adam görünürdü.Sonra yok olurlardı ne zaman ne iş yaptıklarını ben hiç bilmedim..bilmekte istemedim zaten..akşama kadar balkonda oturmaktan sıkılmadım çünkü burada insanın canı hiç sıkılmaz her dakika başka bir şey oluyor..insanı eğlendirecek farklı şeyler her an karşınıza çıkabiliyor..bir kere çöp kavgası hiçbir zaman eksik olmuyor,en üst katta ki komşu sepetiyle camlara vura vura aşağı bakkala sesleniyor,her seslenişte 2 veya 3 bira istiyor.arada sepet kafama çarpıyor ama ben gülümsüyorum,kafamı bile kaldırıp bakmıyorum..

Sonra bakkaldan “o” çıkıyor..o gece düğünde rastladğım bana kolumdaki nazar bonzuğunu hediye eden kişi..beni görünce şaşırıyor ve sonra hafiften gülümsüyor..benden yüz buldu için yapıyor bunu biliyorum.Bende ona gülümsüyorum hafiften..sonra mahallenin sonuna kadar arkasına dönüp dönüp duruyor ve gidiyor..yaşayacağım 1 gece için sabırsızlıkla bekliyorum..

Arada aşağıda oturan roman kadınların benim hakkımda konuşup zaman zaman başlarını kaldırıp bana baktıklarını görüyorum..ama bu beni hiç mi hiç rahatsız etmiyor..



Akşam yemeğini yiyoruz.Çok lüks beklemeden oturuyoruz sofraya annemle.Meliha Teyzemin en güzel yemeklerini tadıyoruz ve ben sofrayı toparlıyorum..Balkona çıkıyoruz geç vakit olmasına rağmen yine çocuklar sokakta..sanki yarın sabah birileri onları oyunlarından alıkoyacakmış gibi gecenin yarılarına kadar bıkmadan usanmadan oynuyorlar.kimseden korkmuyorlar,çünkü çok değil birkaç sene sonra buranın korkulacak insanları onlar olacaklar..biliyorlar..bunu bilerek oynuyorlar ..her evden ayrı bir ses geliyor,ayrı bir hikaye anlatıyor buradan her çatı..gece yarısına doğru hala balkonda oturuyoruz.Bizim evin sokak kapısını birisi kapatıp çıkıyor ve sesi duyunca aşağıya bakmadan edemiyorum.Annem ve Meliha Teyze ise hiç oralı değil..Kırmızı tonu ağır basan bir elbisesi,simsiyah parlak topuklu ayakkabıları upuzun sarı saçları olan,uzun boylu ve alımlı biri çıkıyor bizim evden..O kadar güzel görünüyor ki mahallenin köşesinden dönene kadar ona bakıyorum,herkes ona bakıyor..Çocuklar bağırıyor arkasından ama o hiç oralı değil bile..anlıyorum kim olduğunu ama ses etmiyorum..onun gibi hayatlar dolu nasıl olsa burada..



Ertesi sabah erkenden kalkıyoruz ben bakkala gitmek için ayağıma geçiriyorum terlikleri..ne giydiğimi bilmiyorum üzerime,zaten çokta önemli değil.hızla aşağıya inerken onunla karşılaşıyorum,az daha çarpışma noktasına geliyoruz ki “yavaş ayol” diyor..



Neye uğradığımı şaşırıyorum bir an ,evet bu “o”.O kadar güzel ki hala..Geçirdiği o iğrenç gece ondan en ufak bir şey alıp götürememiş sanki…Dün gece bu evden çıkarken neyse yine aynı..alımlı ve şık.”pardon” diyorum ve hızlı hızlı iniyorum aşağıya..saçlarıma bakıyor ben inerken “maşallah nazar değmesin kız” diyor ama ben çoktan sokak kapısını çarpıp gitmiş oluyorum..bakkaldan paranın üstünü almadan dönüyorum kafam o kadar dağılmış ki..Eve girip girmemek konusunda kararsızım,ya yine karşıma çıkarsa diye ama yapacak bir şey yok ki başımı kaldırıp baktığımda bizim bir üst katımızda ki balkondan eğilmiş,iki parmağının ucunda yeni yanmış sigarasıyla bana bakıyor ve gülümsüyor hafiften..bende ona gülümsüyorum,korkmuyorum da değil..

Kahvaltıyı ediyoruz ve ben balkonda oturuyorum belki aşağı bakkala sepet uzatır ya da onu görürüm bir şekilde diye..arada başımı kaldırıp üst kata bakıyorum çünkü..ama ondan tek bir iz yok..sonra Meliha Teyzeme ondan bahsediyorum “aman kızım uzak dur” diyor..halbuki neden bu ötekileştirmek anlamıyorum..kızıyorum içten içe bu zihniyetlere ama ses etmiyorum..bütün gün cumbalı balkondan ayrılmıyorum..meliha teyzem nedenini bilmediği için sen çok sevdin orayı diyor..bahane edip arada bakkala gidiyorum belki merdivenlerde karşılaşırız diye.ama olmuyor..balkonda oturmaya devam ederken bir sepet iniyor aşağıya ve kadın yada erkek diye tam ayırt etmekte güçlük çekeceğim bir ses “1 paket m..,3 tanede ötekinden anlarsın “diyor bakkal çocuğa..O da hemen anlıyor..sonra sepet birkaç dakika bizim katta bekliyor ve ben içine büyük bir cesaretle kırmızı ojemi atıyorum..Neden yapıyorum bilmiyorum ama yapıyorum..sonra içeri kaçıyorum hemen..

Annem ve ben istiklalde turalamaya çıkıyoruz ben yine her simada onu arıyorum ama hepsi ona benzese de hiçbiri “o” olmuyor…Meliha Teyzeme hediyeler alıyoruz ve geri dönüyoruz ..artık gitme vaktimiz geliyor anneme 1 gece daha kalmak için yalvarsam da nafile..

Meliha Teyzemle vedalaşıyoruz ve aşağıya iniyoruz..Sokak kapısının önünde ona rastlıyoruz.Annem hiç bakmadan geçiyor ama ben sanki ona takılmış gibi bakıyorum hiç gitmek istemiyorum..O da bana bakıyor ve anneme belli etmeden parmaklarında ki kırmızı ojeyi gösteriyor bana..Gülümsüyorum ona..sessizce güle güle diyor anneme duyurmadan..mahallenin sonuna geldiğimizde arkama dönüyorum Meliha teyzem balkondan bize el sallıyor ve bir üst katta ise “o” yine elinde sigarası bize bakıyor..ben arkamda tanıyamadığım belirsiz bir hayatı merakla karanlığa teslim ediyorum…

"o" alıştığı,tanıdığı,sevdiği belki de zorla ait olduğu hayata sıkı sıkı sarılıyor..kıskanıyorum..

Çukur Sokak/Tarlabaşı...

02.06.10 anısına..

BaHaR....

7 Temmuz 2010 Çarşamba

Çocuk..

Öyle başını öne eğme çocuğum
Artık büyüdün
Bak!
Bindiğin salıncakta ayakların artık yere değiyor
Hala eğlenebilmek uğruna belki o yeşil terliklerini ayağından çıkarıp atmalısın
Henüz yapmadığın ama yapmaya hırslandığın hataları yapma çağındasın
Gözlerini kapatma dünyaya körebe oynar gibi artık
Saklanma sakın duvarların arkasına
Kaçma kimselerden
seni yakalayacak birileri gezinmesin arkanda
ona kadar saymayacaksın artık,
 gözlerini yumup insanların senden kaçıp saklanması için
çünkü onlar bunu bir hayat kavgası bilecekler
birbirlerinden hep kaçacaklar,hep saklanacaklar ,özlerini kaybedecekler
Tek başınasın artık
el ele tutuştuğun arkadaşların teker teker büyüdüler
Sen yapayalnız kaldın o renkli salıncakta
Ama üzülmen gerekmiyor bütün bunları yaşıyorsun diye
Bak çocuğum!
Büyüyorsun işte,en çok istediğin şey değil miydi bu
Hafif sarı saçların yavaş yavaş koyulaşmaya başladı bile
Oyuncakların odanda ki kırmızı sepette değiller
Sokak kapısının arkasındalar artık gerçek oyuncaklar
Giysilerinin bazılarını komşunun küçük oğlunda mı gördün
tek başına mı yemek yemeye başladın sende baban gibi bu masada
yalnız mı uyuyorsun
annen geceleri sana masal anlatmıyor mu uzun uzun
Pamuk prensesi bile öldürdüler mi bu kafandaki katiller
Saflığını bir sandala bindirip bilmediğin bir coğrafya ya mı yolcu ettin
ailenin büyükleri senin yanında ettikleri küfürlerden utanmıyorlar mı artık
abin eve hiç gelmiyor mu seni görmeye bile..
Ellerin sana eskisinden daha mı kocaman geliyor
annen ile baban kavgalarını saklamıyorlar mı senden
Mahallede ki kız arkadaşların artık konuşmuyorlar mı seninle
Bütün bunların cevabını mı arıyorsun geceleri uyumadan önce
Evet..çocuğum haklısın
Ruhunda bedeninle dans edercesine büyüyor
Şimdi git arayışlarının peşinden işte
Ama geri dönüşü olmayan hatalar yapma
Artık bir sebebin var bazı şeyleri yaşamaya seninde
Neden mi izin veriyorum sana
Basit..
çünkü;
“büyüyorsun”
Büyüdükçe yaşamın daha büyük yalanlarına esir düşüyor
her geçen gün ölüme biraz daha yaklaşıyorsun ..

BaHaR..

2 Temmuz 2010 Cuma

salıncak..

Çocukluğumun kusurlarıyla süslüydüler
“İlk masum aşkımı bulduğum gibi kaybedişlerimin de şahidiydi onlar”
Hatıralarıma sürgün ederlerdi beni
O salıncakta tek başına ,masum bir çocukken ben
Özgürlüğüme ilk o zamanlar kavuşmuştum
Şimdi ise parmaklıklar ardından özgürlüğe baktığım gibi,
Savrulurdu rüzgara dağılan düşlerim
Şimdi nedense kapana kısılmış gibiler
Kelimelerin bittiği yerdedir çocukluk hayallerim
Kırlangıçların olduğu,
ucu bucağı bilinmeyen bir yeşile dalar henüz yeşermemiş bedenim
telaşlanır bu çocukluğum büyüme edasında
bir oraya bir buraya savrulur
aklım bulutlardan yüksek uçan bir kuştur
tesellileri kumdan kaleler yaparak bulan bir kahramandır
fetheder her bir yanını yürekli askerleriyle
kifayetsizdir çocukluğuma yakışan hayaller
şimdi ise uzakta yapayalnız ölmekteler..

BaHaR..

28 Haziran 2010 Pazartesi

Bizim Semtin Çocukları..



Okulu asardık en büyük zevkti
Yüreğimizde ilk heyecanlar
bedenimizde o yeni büyüyen gençlik olguları vardı
Ertesi gün öğretmenden okkalı bir şamar yerdik
izmaritlerin biri yanar öteki sönerdi
boğazımız tıkanırdı ilk nefeste sonra yakıştırırdık elimize
ateşin ışığı eleverirdi karanlıkta bizi babama
o da iflah olmaz derdi bu çocuklardan anama
Karaköy rıhtımında denize girerdik
Öyle kolay değildi Galata nın demirlerini eskitmek
Martı yavruları gibi savrulurduk balıkların aralarına
Sonra Tünel’den sıyrılırdık en ücra sokaklara
Biz buranın ayıp kadınlarına hastaydık ya
Aşkı deli gibi yaşadık büyürken onlarla
Gençliğimizin en güzel rüyalarıydı onlar
Bir zaman sonra o kıpırtıda geçti yüreğimizden
Adamlar satılıyordu acımasızca,yürekler,hayatlar satılıyordu buralarda bu zamanlar
Kimse bilmez..
Ama biz simit sattık,su sattık..
Alın teriydi bu babam görmedi,mahallede ki Ayşen görmedi ama
Gören gördü elbet
Hazine gibi sahip çıktık bu yüreğe
Kıymeti yoktu o zamanlar
Bizim adımızı soranlara bu adresi verirdik evvela
Bizim semtin çocukları derlerde bize
İlk yumrukla adam olurduk …laftaydı hepsi !
Doğru.
Kuytu yaşamların yollarına sapanlarla dost olduk
Babayadigarı beylik tabancası ile ilk tanışmamızı dün gibi bilirim ben
Sonraları bu karanlığın sahibi olduk
Sevdiğimizi de,sevildiğimizi de unuttuk
Zaten yalancı yürekler sardı her tarafımızı sarmaşık gibi
Bir zaman sonra biz kendi kendimizi vurduk..


BaHaR…

27 Haziran 2010 Pazar

meyhane..

ruhum yatağının yanında kıvrılarak miskince sarılmıştı vücuduna
bedenimse hala harap bir şekilde bu batakhane köşelerinde sabahlıyordu
delikanlılar mertleşmişti saatler ilerledikçe
kadehler uslanmıyordu ağızdan çıkan sözlerin haylazlığına rağmen
o içli nakaratlar yüreğimin her hücresini parçalıyordu inadına
gözlerim seni arıyordu öteki masalarda,yoktun..
sebebim yoktu ama halimde yoktu yeniden seni tatmaya
buralarda adını anan yoktu şimdi,eş dost yoktu
seni bilen ,soran bana..
tek şey bu hatırşinas şarkılardı ..
sigaram dumanıyla sevişiyordu kırmızı ışığın sahnesinde..
ben bu iflas eden yüreğimle ağlamamayı silah gibi sahiplenmiştim kendime
gönlü sızlayanların tek sığınağıydı belki de burası
ama nankörün yaptığı daha çok hatırlatmaktı bana sanki seni
eller havalarda,dansözler,adamlar,paralar,sofralar ,kadehler,sonu gelmeyen kahkahalar ve gece yarısı..
içtikçe içiyordu yüreğim,doymuyordu sensizliğe
oldum olası bitmiyordu sanki bu çile
yanıbaşımda ki o zavallı hayatlarla daha çok yüz buluyordu
o kapıdan içeri giren her deli yüreğe pay biçiyordu kendinden bu gönül
her kadeh kaldırana saf duygularıyla fener çekiyordu
köhne bir geçmişten başka bir şey yoktu anılarımda
burada seni bana hatırlatan bin tane şey kol geziyordu be adam!
bin kere daha aşka teslim oluyordum ben
sen gönlünün masumiyetini,o temiz aşkını başka bir kadına satmışken
antika sohbetlerin kalabalığında boğuluyordum
ben buralara hapsolmuş bir mahkum
seni gönlüme zorla hapsetmiş bir suçluydum
ben seni unutmadıkça sende beni unutamazsın sevgilim,
bir yerlerde adım duyulur benimde..kasvet çöker o anda yüreğine..olsun…
ben artık buraların yolcusu,en anlamsız aşkların kusuruyum..

“beni her hatırladığında o eski meyhanede en köşe masada hep seni bekliyorum…”

BaHaR..

19 Haziran 2010 Cumartesi

Tarlabaşı’nda düğün..biraz burukluk..ve masum bir sevda..


Daha önce bir bayram sabahı gözlerimi açtığım Meliha Teyzemin Tarlabaşı’nda ki bu sevgi dolu evinde yeniden maceralarla dolu bir sabaha günaydın diyorum..Güne başladığım yer Tarlabaşı..bu sefer geçen seferkinden çok daha farklı geliyor bana..çünkü artık burayı biliyorum,insanlarını az da olsa tanıyorum..Sokağa adım attığımda bir yabancı gibi bakmıyor karanlık gözler bana..O korku dolu çekingen simalara gülümsüyorum ve yüreklerini rahatlatıyorum adeta..Bugün Tarlabaşında Çukur Sokağın en güzel günü..Bu zamana kadar görülmemiş,yaşanmamış en güzel gün..hatta İstanbul’un bile kendi tarihinde kıskanacağı kadar anlamlı birgün..Leman Ablam evleniyor..Sabahın erken saatlerinde kalkıyoruz.Ellerimizde 2 gün öncesinin kınası var.Ben Leman ablamdan daha heyecanlıyım..
Ve güne yine mahallenin alışılmış kavgalarıyla başlıyoruz.Birileri avazı çıktığı kadar bağırıyor,yine küfürleşmeler başlıyor..Meliha teyzem çıkıyor cama “ne avazlanırsınız kargalar b*kunu yemeden,geceleyin hamurunuzdan çiyan kökü mü çıktı” diyor..ben yine yabancı kalıyorum onun bu hayran kalınacak laflarına..ne demek o “çiyan kökü çıkmak” diyorum..boşver diyor,ekmek almaya gidiyorum..sanki kendi evim gibi çıkıyorum bu cumbalı,eski ama anılı evden..üzerimde eski giysiler var,buraya ait olmak adına elimde 75 kuruş bakkalın yolunu tutuyorum.Büyüdüm belki ama hala evin küçüğü benim,o küçük lüle lüle saçları olan mahallelinin yanağından makas almadan geçemediği küçük kız..bir çocuk edasıyla gidiyorum bakkala.eskiden olsa yürüyemezdim bu sokaklarda.Şimdi özgürüm sanki,buraların sahibi gibiyim,yerlisi,çocuğu gibi..bir evimde burada sanki..Eve dönüyorum,kahvaltıdan sonra başlıyoruz hazırlanmaya.Damat tarafı arabasını gönderiyor.Salih enişte o eski model arabasıyla yıkıp geçiyor tüm mahalleliyi.Tarlabaşından kız almak kolay değil tabi..çocuklar doluşuyorlar arabanın etrafına,galiba kenarınıda çiziyorlar: ) ama kızmıyor Salih abi,hatta cebinden çıkan paraları dağıtıyor bu rengarenk kalpli çocuklara..Bugün güzel birgün..sonra kuaföre gidiyoruz.Kuaför Ayten Leman ablamın saçlarını papatyalarla süslüyor.Bende istiyorum evlenince gelin başım papatyalarla dolu olsun.Kuaför Ayten çok farklı birisi.Beline kadar simsiyah saçları,yemyeşil gözleri var.Sanki buralara fazla gibi..Kişiliğide çok farklı,alıp götürüyor beni uzaklara..gözlerimin içine bakıyor konuşurken,hiç ayırmıyor o bakışlarını benle konuşurken “aşk..” diyor,” aşk varya burada ..” diyor ellerini bacaklarının arasına götürüp..sesini Leman ablama duyurmadan tabi..”sen sakın inanma bu beyazlara ..”diyor,sonra göz kırpıp Leman ablamın saçlarına dönüyor.Burada hiçbir şeyin yasağı yok,çünkü yasakları denetleyen kişiler yok.Kendi halinde,nefretide,mutluluğuda bir arada tutan semt..Tarlabaşı..benim semtim..
Leman ablamın saçları yapılıyor.Gelinliğini giyiyor Leman ablam..O kadar güzel ki Kraliçeler gibi..Bir bakıyoruz kuaförün önünde çalgıcılar beliriyor..kurbanlarda getirilmiş.Salih eniştenin tarafı ve bir yığın kalabalık Leman ablamı izliyorlar..O kadar özeniyorum ki ona..Gelinliğini savuruyor her bir yana..Oynamaya başlıyor bütün mahalle..Hayatımda bu kadar güzel bir yaşantı görmedim daha önce,bu kadar canlı,renkli ve masum insanlar..Kuaför Ayten bile çıkıyor göbek atmaya..9/8 lik ritimler yine yükseliyor sis dumanı halinde Tarlabaşından İstanbul’un semalarına..Çukur Sokak’ta ki evimize kadar davul zurna eşliğinde gidiyoruz..
Çalgıların sesini duyan peşimize takılıyor.Evimizin önünde ezan vaktinden önce kurbanlar kesiliyor,dualar ediliyor..Salih enişte yok ortalarda,,e tabi gelinin düğünden önce görülmesi uğursuzluk getirirmiş.Belli ki o da damat traşını oluyor bu saatlerde..Ben evimizin önünde ki gelen geçene lokum,şeker,çerez dağıtıyorum.Meliha Teyzem sakın şu karşıdaki esmer çingeneye verme hepsini alır diyor,sıkı sıkıda tembihliyor beni..ama ben yine tuzağa düşüyorum,hepsini götürüyor elimden..Meliha teyzem kızamıyor bana,gülüyor yine veriyor bir tabak lokum daha..çocuklar doluşuyor etrafıma..o kadar temiz ki kalpleri,hepsi sımsıcak bakıyor gülümsüyorlar bana..”Bahar abla..bana da ..bana da..” diyorlar…”ayıramıyorum hiçbirini..dağıtıyorum kalplerine bu şeker tadında ki sahte lokumları..
Düğün kıyafetlerimizi giyiyoruz..Hava kararıyor yavaş yavaş..tarlabaşının meşhur bir meydanına gidiyoruz..adını hatırlamıyorum buranın,ama düğün için hazırlanmış her şey..lüks hayatların havai fişekli düğünlerine bin basacak kadar güzel bir ortam…Davetli davetsiz kim varsa burada..Tarlabaşının gençleri,mahalle kadınları,esnafı,annem,ben..ben bile buradaysam herkes buradadır..bütün İstanbul burada..eğleniyoruz..tüm gece kahkalar,davullar,zurnalar,göbek atmalar bitmiyor. Meliha teyzem ağlıyor.. Leman teyzemden ayrılacağı için ama saklamaya çalışıyor üzüntüsünü..Salih enişte pek yakışıklı olmuş doğrusu..çok yakışıyorlar..birden dansöz geliyor ve herkes başlıyor kendini meydana atmaya..bu sıcacık haziran akşamında tüm kurtlarını döküyor herkes..biz canım arkadaşım Şule ile roman havasında kendimizi kaybetmişken uzaktan bir sima beliriyor..beni izliyor..elinde kemanı bakıyor bana..sanki benim için çalınıyor o oyun havaları,bana hitaben yeniden besteleniyor onlarca şarkı..o gözleri hiç unutmuyorum çünkü gecenin sonlarına doğru yine karşıma çıkıyorlar..Şule ile artık bu sokaklarda özgürüz..Annemi komşuların içine bırakıp,yeni arkadaşlarımla tepeye çıkıyoruz.Saat gecenin 12 si..evet burası Tarlabaşı..ben kendi semtimde gezemezken bu saatte..nasıl oluyorsa bu herkesin tedirginlikle baktığı,yanında geçmeye korktuğu ,hatta buraya uğrayanın aklını kaçırdığı düşünülen semtte rahatça gezebiliyorum.Buradaki dünyayı seviyorum ve o yine geliyor..bu sefer benim yanıma..bakışıyoruz sonra tanışıyoruz..çekiniyorum önce ama sonra çok sıcak geliyor bana..buralarda oturmadığımı öğrenince üzülüyor..sohbet biraz daha samimileşince “ sende onlardansın demek..” diyor..ne kadar çok şey anlatıyor aslında bu cümle..”sende onlardansın demek..”Bir şey diyemiyorum onun için imkansızım belki ama buna mecburuz..doğru yerdeyiz,olmamız gereken yerde ama yanlış dünyalardayız…belki de hak edilen ya da edilmeyen dünyalarda..aklımda heyecanla unutulmuş birkaç sözü kalıyor,hatırlıyorum;

"titreyen içimin hakkını ver verebilirsen
kendini dinle oradayım..
kendimi sana ithaf ediyorum.."

Düğün bitiyor,annem telaşlanmış yine beni azarlıyor..neredeydin diye..içimden; “olmam gereken dünyadaydım” diyorum..anneme anlatsam anlamaz ama öyleydim..
Gece yarısı 2 gibi eve dönüyoruz hayatımın en güzel anlarını bırakıp.. Leman ablam artık başka bir hayata doğru yol alıyor..gerçi buralardan pekte uzakta olmayacak ama yinede içi burkuluyor insanın..Meliha teyzeme uğradığımda Leman abla “nerde” diyemeyecek oluşum onun başka bir evde hayat sürdürmesi..herneyse,tek dileğim mutlu olması..
Eve girerken yan evin cumbalı balkonundan birisi bize bakıyor..Evet bu o..yine o..nasıl mutlu oluyor içim..aşkların en masumu büyüyor içimde sonra yaprakları kopuyor uçuşuyor havada..
Şule ayrılmadan beni kenara çekiyor..elime nazar boncuklu bir bileklik sıkıştırıyor..bak bu ondan sana diyor..
Ertesi sabah yorgun argın uyanıyorum Tarlabaşında..17 yılı hesap etsen 3 sabah burada gözlerimi açmışımdır sabaha..öğlene doğru Meliha teyzemle vedalaşıyoruz..tutuyoruz Cennet yolunu..
Geçen sefer ki gibi tarlabaşı o ıssız sokaklarıyla,rengarenk çocukları,bin bir türlü insan halleriyle bir çöküntü halinde İstanbul un ortasında parıldıyor..ve o masum aşkla beraber giderek küçülüyor..

(13.06.10 anısına)…hep mutlu olmanı diliyorum Leman Abla'm...

BaHaR..

23 Nisan 2010 Cuma

İstanbul Karşılaşması..


sana şimdiye kadar,
hiç şiir yazmadım diye sitem etmişsin bana.
demek alıcı gözle bakmıyorsun yazdıklarıma.
benim yazdığım her şiirde
benden bir sitem saklıdır sana, görmesen de..

Tarlabaşı’nda;

beş duble rakıyı susuz götürmüş gibi,
sarhoş eder insanı,
Tarlabaşı’ndan
Dolapdere’ye inen,
sokak fotoğrafları.
köşebaşlarının karayağız ve harami
sustalıları,
seyrederler ki pencereden pencereye
ip üstünde zina yapan
yasak çamaşırları,
bahanesi olsun ;
kavgada şöyle yürek kafesine doğru
ilk yumruk gibi sallanmanın.
sen bu evin eski sahibini tanımazsın.
nereden tanıyacaksın,
aynalı çeşmede antikacılık yapardı
oğlu da çok yaman bir torna ustasıydı.
yüksek tavanlı evleri kadife kaplı,
pencerelerinde her gece
cam güzelleri açardı.
hele bir kızı vardı ki antikacının
her akşam cama çıkar,
cam güzellerinin arkasına saklanır
göğüslerini açardı.
sen bilmezsin, nereden bileceksin
ben o saatte hep oradan geçerdim.
çok eskiden bu sokaklar
aşk kokardı.
sonra bir gün bin yıllık geçmişi üzerinden
tutuşmuş kozalaklar gibi
yıkım sesleri geçti en küfürlüsünden.
şimdi böyle oldu,
sen nereden bileceksin.
o kokuların sağ olanı şimdi
bir başka denizin kıyılarında,
ölüleri toprağın altında
kokarlar.
şimdi geceyarısı
Tarlabaşı’ndan Dolapdere’ye
iki kız bir delikanlı
yalnız inmekten korkarlar..

BaHaR..

22 Şubat 2010 Pazartesi

BİRGÜN...

Gün gelecek özleyeceksin sende beni
Ayakların geri geri gidecek yürüdüğün yollardan
Birgün rastlayacaksın adıma bir yerlerde
Aklına ilk ben geleceğim
El ele tutuşmuş sevgilileri göreceksin
senin ellerinse ceplerinde yapayalnız
benim ellerimin sıcaklığını özleyecekler..
Bizi koyacaksın onların yerine birçok kez..
Yolda yürürken ayağın tökezleyecek
İnsanlar gülecek haline, ama sen olsaydın gülmezdin diyeceksin ..
Bir sevgilin olacak benden sonra belki
Gözleri aşkımı, dudakları sevdamı hatırlatacak sana..
ona her dokunduğunda benden birşeyler arayacaksın...
sakın yanılma..çünkü bulamayacaksın..
Sen yine beni hatırlayacaksın..
En basidinden tek kişilik bilet alacaksın sinema filmi için
Yanıbaşında oturan sevgililere bakacaksın bensiz..
Telefon edeceksin iki kelime etmek için
Son rakama gitmeyecek elin
Belki kenarda köşede kalmış tek bir fotoğraf göreceksin benden hatıra
Gözlerimin içine bakacaksın,ilk günkü gibi gülümseyecekler sana bir kez daha ...
Hatırlayacaksın yine beni
Sevdiğim papatyalara rastlayacaksın çiçekçilerde
O çok severdi diyeceksin içinden
Geçti gitti diyeceksin, olmaz diyeceksin, biliyorum..
Ama birgün bir şarkı dinleyeceksin, o sana yine beni hatırlatacak..
Hergün yürüdüğümüz yoldan geçeceksin
Belki karşılaşma umudu ile ya da rastgele..
Benim kahkaha seslerim olmayacak artık
Gözyaşlarımı bile göremeyeceksin
Özleyeceksin..
Soracaksın arkadaşlarıma beni
Mutluymuş,ben daha mutluyum diye kandıracaksın kendini..
Her telefon çalışında bir umut diyeceksin içinden
Son bir kez sesimi duymak için ..
en yakın dostun soracak "bizi" kadehlerin dertleştiği akşam,
boğazın düğümlenecek önce..
sonra "çok sevdim" diyeceksin dostuna
ama "hala seviyorum" demek zor gelecek yüreğine..
belki de bana rastlayacaksın günün birinde
bakamayacaksın yüzüme yanımdan geçerken,bakmamalısın çünkü..
beni hala sevdiğini belli edersin yoksa
ama ben gittiğimde arkamdan bakacaksın,biliyorum..
belkide bunların hiçbirini yapmayacağım diye yeminleneceksin kendi kendine,
bu da beni hala sevdiğinin,bana yenilmemek için kendinle yaptığın bir düello değil mi sanki?
Benden sonra çok kişiyi sevmek isteyeceksin
Şansın olmayacak yüz vermeyecekler benim gibi sana..
Benim gibi şımartmayacak kimse..
Kimse deli etmeyecek benim gibi seni ,gün gelecek o deliliklerimi bile özleyeceksin..
Artık her ağladığında dudaklarına dayanıp susturmayacak hiç kimse kalbindeki acıyı
dertlendiğinde sigarasından bir duman vermeyecek kimse sana
birgün otobüste bana çok benzeyen bir kıza rastlayacaksın
bir an ben sanacaksın,sonra o kız bir sonraki durakta inip gidecek..
Aklınca yeni uğraşlar edineceksin kendine
ama bir yerlerde yine ben olacağım
olur olmadık zamanda çıkacağım karşına
ben ya da sen belirlemeyecek bunu..
Gurur diyeceksin kendi kendine
Oysa sen beni hala seveceksin…
Sahte yürekleri davet edeceksin kalbine,biliyorum..
Ama sakın yanıltma kendini,
çünkü hiçbiri “ben” olmayacak…
Eğer hala bir unutamamışlık varsa yüreğinde
Şu an bu şiiri okumuş..
beni hala sevmiş olacaksın..


BaHaR