28 Haziran 2010 Pazartesi

Bizim Semtin Çocukları..



Okulu asardık en büyük zevkti
Yüreğimizde ilk heyecanlar
bedenimizde o yeni büyüyen gençlik olguları vardı
Ertesi gün öğretmenden okkalı bir şamar yerdik
izmaritlerin biri yanar öteki sönerdi
boğazımız tıkanırdı ilk nefeste sonra yakıştırırdık elimize
ateşin ışığı eleverirdi karanlıkta bizi babama
o da iflah olmaz derdi bu çocuklardan anama
Karaköy rıhtımında denize girerdik
Öyle kolay değildi Galata nın demirlerini eskitmek
Martı yavruları gibi savrulurduk balıkların aralarına
Sonra Tünel’den sıyrılırdık en ücra sokaklara
Biz buranın ayıp kadınlarına hastaydık ya
Aşkı deli gibi yaşadık büyürken onlarla
Gençliğimizin en güzel rüyalarıydı onlar
Bir zaman sonra o kıpırtıda geçti yüreğimizden
Adamlar satılıyordu acımasızca,yürekler,hayatlar satılıyordu buralarda bu zamanlar
Kimse bilmez..
Ama biz simit sattık,su sattık..
Alın teriydi bu babam görmedi,mahallede ki Ayşen görmedi ama
Gören gördü elbet
Hazine gibi sahip çıktık bu yüreğe
Kıymeti yoktu o zamanlar
Bizim adımızı soranlara bu adresi verirdik evvela
Bizim semtin çocukları derlerde bize
İlk yumrukla adam olurduk …laftaydı hepsi !
Doğru.
Kuytu yaşamların yollarına sapanlarla dost olduk
Babayadigarı beylik tabancası ile ilk tanışmamızı dün gibi bilirim ben
Sonraları bu karanlığın sahibi olduk
Sevdiğimizi de,sevildiğimizi de unuttuk
Zaten yalancı yürekler sardı her tarafımızı sarmaşık gibi
Bir zaman sonra biz kendi kendimizi vurduk..


BaHaR…

27 Haziran 2010 Pazar

meyhane..

ruhum yatağının yanında kıvrılarak miskince sarılmıştı vücuduna
bedenimse hala harap bir şekilde bu batakhane köşelerinde sabahlıyordu
delikanlılar mertleşmişti saatler ilerledikçe
kadehler uslanmıyordu ağızdan çıkan sözlerin haylazlığına rağmen
o içli nakaratlar yüreğimin her hücresini parçalıyordu inadına
gözlerim seni arıyordu öteki masalarda,yoktun..
sebebim yoktu ama halimde yoktu yeniden seni tatmaya
buralarda adını anan yoktu şimdi,eş dost yoktu
seni bilen ,soran bana..
tek şey bu hatırşinas şarkılardı ..
sigaram dumanıyla sevişiyordu kırmızı ışığın sahnesinde..
ben bu iflas eden yüreğimle ağlamamayı silah gibi sahiplenmiştim kendime
gönlü sızlayanların tek sığınağıydı belki de burası
ama nankörün yaptığı daha çok hatırlatmaktı bana sanki seni
eller havalarda,dansözler,adamlar,paralar,sofralar ,kadehler,sonu gelmeyen kahkahalar ve gece yarısı..
içtikçe içiyordu yüreğim,doymuyordu sensizliğe
oldum olası bitmiyordu sanki bu çile
yanıbaşımda ki o zavallı hayatlarla daha çok yüz buluyordu
o kapıdan içeri giren her deli yüreğe pay biçiyordu kendinden bu gönül
her kadeh kaldırana saf duygularıyla fener çekiyordu
köhne bir geçmişten başka bir şey yoktu anılarımda
burada seni bana hatırlatan bin tane şey kol geziyordu be adam!
bin kere daha aşka teslim oluyordum ben
sen gönlünün masumiyetini,o temiz aşkını başka bir kadına satmışken
antika sohbetlerin kalabalığında boğuluyordum
ben buralara hapsolmuş bir mahkum
seni gönlüme zorla hapsetmiş bir suçluydum
ben seni unutmadıkça sende beni unutamazsın sevgilim,
bir yerlerde adım duyulur benimde..kasvet çöker o anda yüreğine..olsun…
ben artık buraların yolcusu,en anlamsız aşkların kusuruyum..

“beni her hatırladığında o eski meyhanede en köşe masada hep seni bekliyorum…”

BaHaR..

19 Haziran 2010 Cumartesi

Tarlabaşı’nda düğün..biraz burukluk..ve masum bir sevda..


Daha önce bir bayram sabahı gözlerimi açtığım Meliha Teyzemin Tarlabaşı’nda ki bu sevgi dolu evinde yeniden maceralarla dolu bir sabaha günaydın diyorum..Güne başladığım yer Tarlabaşı..bu sefer geçen seferkinden çok daha farklı geliyor bana..çünkü artık burayı biliyorum,insanlarını az da olsa tanıyorum..Sokağa adım attığımda bir yabancı gibi bakmıyor karanlık gözler bana..O korku dolu çekingen simalara gülümsüyorum ve yüreklerini rahatlatıyorum adeta..Bugün Tarlabaşında Çukur Sokağın en güzel günü..Bu zamana kadar görülmemiş,yaşanmamış en güzel gün..hatta İstanbul’un bile kendi tarihinde kıskanacağı kadar anlamlı birgün..Leman Ablam evleniyor..Sabahın erken saatlerinde kalkıyoruz.Ellerimizde 2 gün öncesinin kınası var.Ben Leman ablamdan daha heyecanlıyım..
Ve güne yine mahallenin alışılmış kavgalarıyla başlıyoruz.Birileri avazı çıktığı kadar bağırıyor,yine küfürleşmeler başlıyor..Meliha teyzem çıkıyor cama “ne avazlanırsınız kargalar b*kunu yemeden,geceleyin hamurunuzdan çiyan kökü mü çıktı” diyor..ben yine yabancı kalıyorum onun bu hayran kalınacak laflarına..ne demek o “çiyan kökü çıkmak” diyorum..boşver diyor,ekmek almaya gidiyorum..sanki kendi evim gibi çıkıyorum bu cumbalı,eski ama anılı evden..üzerimde eski giysiler var,buraya ait olmak adına elimde 75 kuruş bakkalın yolunu tutuyorum.Büyüdüm belki ama hala evin küçüğü benim,o küçük lüle lüle saçları olan mahallelinin yanağından makas almadan geçemediği küçük kız..bir çocuk edasıyla gidiyorum bakkala.eskiden olsa yürüyemezdim bu sokaklarda.Şimdi özgürüm sanki,buraların sahibi gibiyim,yerlisi,çocuğu gibi..bir evimde burada sanki..Eve dönüyorum,kahvaltıdan sonra başlıyoruz hazırlanmaya.Damat tarafı arabasını gönderiyor.Salih enişte o eski model arabasıyla yıkıp geçiyor tüm mahalleliyi.Tarlabaşından kız almak kolay değil tabi..çocuklar doluşuyorlar arabanın etrafına,galiba kenarınıda çiziyorlar: ) ama kızmıyor Salih abi,hatta cebinden çıkan paraları dağıtıyor bu rengarenk kalpli çocuklara..Bugün güzel birgün..sonra kuaföre gidiyoruz.Kuaför Ayten Leman ablamın saçlarını papatyalarla süslüyor.Bende istiyorum evlenince gelin başım papatyalarla dolu olsun.Kuaför Ayten çok farklı birisi.Beline kadar simsiyah saçları,yemyeşil gözleri var.Sanki buralara fazla gibi..Kişiliğide çok farklı,alıp götürüyor beni uzaklara..gözlerimin içine bakıyor konuşurken,hiç ayırmıyor o bakışlarını benle konuşurken “aşk..” diyor,” aşk varya burada ..” diyor ellerini bacaklarının arasına götürüp..sesini Leman ablama duyurmadan tabi..”sen sakın inanma bu beyazlara ..”diyor,sonra göz kırpıp Leman ablamın saçlarına dönüyor.Burada hiçbir şeyin yasağı yok,çünkü yasakları denetleyen kişiler yok.Kendi halinde,nefretide,mutluluğuda bir arada tutan semt..Tarlabaşı..benim semtim..
Leman ablamın saçları yapılıyor.Gelinliğini giyiyor Leman ablam..O kadar güzel ki Kraliçeler gibi..Bir bakıyoruz kuaförün önünde çalgıcılar beliriyor..kurbanlarda getirilmiş.Salih eniştenin tarafı ve bir yığın kalabalık Leman ablamı izliyorlar..O kadar özeniyorum ki ona..Gelinliğini savuruyor her bir yana..Oynamaya başlıyor bütün mahalle..Hayatımda bu kadar güzel bir yaşantı görmedim daha önce,bu kadar canlı,renkli ve masum insanlar..Kuaför Ayten bile çıkıyor göbek atmaya..9/8 lik ritimler yine yükseliyor sis dumanı halinde Tarlabaşından İstanbul’un semalarına..Çukur Sokak’ta ki evimize kadar davul zurna eşliğinde gidiyoruz..
Çalgıların sesini duyan peşimize takılıyor.Evimizin önünde ezan vaktinden önce kurbanlar kesiliyor,dualar ediliyor..Salih enişte yok ortalarda,,e tabi gelinin düğünden önce görülmesi uğursuzluk getirirmiş.Belli ki o da damat traşını oluyor bu saatlerde..Ben evimizin önünde ki gelen geçene lokum,şeker,çerez dağıtıyorum.Meliha Teyzem sakın şu karşıdaki esmer çingeneye verme hepsini alır diyor,sıkı sıkıda tembihliyor beni..ama ben yine tuzağa düşüyorum,hepsini götürüyor elimden..Meliha teyzem kızamıyor bana,gülüyor yine veriyor bir tabak lokum daha..çocuklar doluşuyor etrafıma..o kadar temiz ki kalpleri,hepsi sımsıcak bakıyor gülümsüyorlar bana..”Bahar abla..bana da ..bana da..” diyorlar…”ayıramıyorum hiçbirini..dağıtıyorum kalplerine bu şeker tadında ki sahte lokumları..
Düğün kıyafetlerimizi giyiyoruz..Hava kararıyor yavaş yavaş..tarlabaşının meşhur bir meydanına gidiyoruz..adını hatırlamıyorum buranın,ama düğün için hazırlanmış her şey..lüks hayatların havai fişekli düğünlerine bin basacak kadar güzel bir ortam…Davetli davetsiz kim varsa burada..Tarlabaşının gençleri,mahalle kadınları,esnafı,annem,ben..ben bile buradaysam herkes buradadır..bütün İstanbul burada..eğleniyoruz..tüm gece kahkalar,davullar,zurnalar,göbek atmalar bitmiyor. Meliha teyzem ağlıyor.. Leman teyzemden ayrılacağı için ama saklamaya çalışıyor üzüntüsünü..Salih enişte pek yakışıklı olmuş doğrusu..çok yakışıyorlar..birden dansöz geliyor ve herkes başlıyor kendini meydana atmaya..bu sıcacık haziran akşamında tüm kurtlarını döküyor herkes..biz canım arkadaşım Şule ile roman havasında kendimizi kaybetmişken uzaktan bir sima beliriyor..beni izliyor..elinde kemanı bakıyor bana..sanki benim için çalınıyor o oyun havaları,bana hitaben yeniden besteleniyor onlarca şarkı..o gözleri hiç unutmuyorum çünkü gecenin sonlarına doğru yine karşıma çıkıyorlar..Şule ile artık bu sokaklarda özgürüz..Annemi komşuların içine bırakıp,yeni arkadaşlarımla tepeye çıkıyoruz.Saat gecenin 12 si..evet burası Tarlabaşı..ben kendi semtimde gezemezken bu saatte..nasıl oluyorsa bu herkesin tedirginlikle baktığı,yanında geçmeye korktuğu ,hatta buraya uğrayanın aklını kaçırdığı düşünülen semtte rahatça gezebiliyorum.Buradaki dünyayı seviyorum ve o yine geliyor..bu sefer benim yanıma..bakışıyoruz sonra tanışıyoruz..çekiniyorum önce ama sonra çok sıcak geliyor bana..buralarda oturmadığımı öğrenince üzülüyor..sohbet biraz daha samimileşince “ sende onlardansın demek..” diyor..ne kadar çok şey anlatıyor aslında bu cümle..”sende onlardansın demek..”Bir şey diyemiyorum onun için imkansızım belki ama buna mecburuz..doğru yerdeyiz,olmamız gereken yerde ama yanlış dünyalardayız…belki de hak edilen ya da edilmeyen dünyalarda..aklımda heyecanla unutulmuş birkaç sözü kalıyor,hatırlıyorum;

"titreyen içimin hakkını ver verebilirsen
kendini dinle oradayım..
kendimi sana ithaf ediyorum.."

Düğün bitiyor,annem telaşlanmış yine beni azarlıyor..neredeydin diye..içimden; “olmam gereken dünyadaydım” diyorum..anneme anlatsam anlamaz ama öyleydim..
Gece yarısı 2 gibi eve dönüyoruz hayatımın en güzel anlarını bırakıp.. Leman ablam artık başka bir hayata doğru yol alıyor..gerçi buralardan pekte uzakta olmayacak ama yinede içi burkuluyor insanın..Meliha teyzeme uğradığımda Leman abla “nerde” diyemeyecek oluşum onun başka bir evde hayat sürdürmesi..herneyse,tek dileğim mutlu olması..
Eve girerken yan evin cumbalı balkonundan birisi bize bakıyor..Evet bu o..yine o..nasıl mutlu oluyor içim..aşkların en masumu büyüyor içimde sonra yaprakları kopuyor uçuşuyor havada..
Şule ayrılmadan beni kenara çekiyor..elime nazar boncuklu bir bileklik sıkıştırıyor..bak bu ondan sana diyor..
Ertesi sabah yorgun argın uyanıyorum Tarlabaşında..17 yılı hesap etsen 3 sabah burada gözlerimi açmışımdır sabaha..öğlene doğru Meliha teyzemle vedalaşıyoruz..tutuyoruz Cennet yolunu..
Geçen sefer ki gibi tarlabaşı o ıssız sokaklarıyla,rengarenk çocukları,bin bir türlü insan halleriyle bir çöküntü halinde İstanbul un ortasında parıldıyor..ve o masum aşkla beraber giderek küçülüyor..

(13.06.10 anısına)…hep mutlu olmanı diliyorum Leman Abla'm...

BaHaR..