Bir zamanlar yırtık sokakların derdime kibrit çakan
karanlığında, gençliğimi kirlettiğim en badireli kaldırım taşlarına oturmuş,yoldan
gelip geçen arabaları seyre dalmışım,
ucuzlukta sırıtan sigaram bir ihanete eşlik ediyor dudaklar arasında.. Hoşgeldim
yine Tarlabaşı Bulvarı’ndayım, uzun bir aradan sonra bizbizeyiz senle,
salvolarla şenlenen sokaklara giremiyorum utancımdan, Nejla Abla’nın kuşlarının
habersizce uçtuğu, yıkılması için
boşaltılmış evinin önünde çürümüş gelinliğine bakıyorum. Bunları hangi kafa ile
söylediğim bilinmez ama, en pahalı ahlakımı edindiğim bu sokakların sahipleri
şimdi nerede nefes alıyor.. Ne kimseden, ne de Nejla Abla’dan bir iz, bir haber
..bu küflenmiş kokuyu özlemişim ve dayılığını mezara bırakmış sokaklardan, yiğitliğe
sürülmeyen kovulmuş ayak izleri seziyorum. Nejla Ablamın evinin çatırdayan
merdivenlerine, ben rahatsız ettikçe kaçışan fareleri görmezden gelerek tırmanıyorum usulca. Kirlenmemiş çocukluğumun hayaletleri
ile gözgözeyim örümcek ağlarının beni her bulduğu köşede.. Kimseler kalmamış, kimseler sessiz bu kez. Ne
zurna sesi, ne de özlediğim küfürler var damarlarıma kan götüren. Binlerce
ölüye mezar bu tılsımlı binaların, kan kokulu sokaklarının haykırışlarını bir
tek ben duyuyorum, birde ölüler. Ah en
delikanlı İstanbul’umsun sen benim Tarlabaşı. Kaybolan şehrim, karanlığında cesaret
edemediğim en karayağız gölgemsin. Bir ben aşığım sana, birde buranın
haramileri. Çatırdayan merdivenlerin bulanık rüyalarına dalıyorum. Sürgüne
uğramışçasına harap bütün anıların Nejla Abla. Karşı komşunun da cumbalı evini
alevler almış, onun naylon gelinliğinin tülleri yapışmış yangında..İşte o
tüller gibi yandı içim bu sokakları görünce, cıvıl cıvıl çocukların neşesi
sönmüş.. hani o köşe... hırsız Hüseyin’in çaldığı çantaları attığı o köşe
varya.. işte oraya bir keresinde senin yeğeninde topunu kesip atmışlardı. Şimdi kırık dökük oyuncakların üzerinde mezar olduğu, sokağın meşhur çamaşır iplerine dolanmış boyunları ile esmer
çocuklar gözü yarı açık uzanıyorlar.Polisin siren sesleri buğulu.. O an anlamalıydım, daha önce sana gelmem
gerektiğini. Sana olan ihanetim yüz karası olmadan önce .. Senin kavgalı
olduğun gacının evini ahlaksız çalışanlar basmış, ekmek parası... gireni çıkanı
belli değil abla, eskiden iftira ederdin ona, ama şimdi sahi orospunun evi
olmuş orası, kırmızıdan siyaha çalan perdeler, kırılmış pencere camından
dışarıya doğru rüzgarla sevişirken şahit oldum. Bir şey daha eksik, o inceden kulağımı
öpen kemanın sesi.. Büyümüş, evlenmiş diye duymuştum.. Doğru mu abla? Zehirliydim zaten, daha da battım rengine
mazideki yaranın. Ne bir adres, ne bir iz kalmış sizden buralarda. Bende
gelinliğini giydim ve ateşe verdim hatıralarımı sizinle son defa.." Tarlabaşı yıkılmasın.."
BaHaR..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder